GALATA KULESİ
GALATA' DA TARİH
Bu yazımda size en sevdiğim yapıyı paylaşacağım
sevgili okurlarım. O da Galata Kulesi onu neden bu kadar çok sevdiği ve
hayranlık duyduğumu öğreneceksiniz. Hadi başlayayım size galata mı
anlatmaya.İstanbul’un en güzel tarih eserlerinden biride tabiki Galata
Kulesidir. Beyoğlu ‘nun en güzel köşesine sahiptir Galata. Şehirin de en önemli
sembolleri arasında yer alır. İstanbul Boğazı ve Haliç, kuleden panoramik
olarak izlenebilmektedir. UNESCONUN, 2013’ te kuleyi Dünya Mirası Geçici
listesine dâhil ettiği bilinir. Kısa bir tarih anlayışına baktığımızda ise Galata kulesi dünyanın en eski kulelerinden biri olup, Bizans imparatoru Anastasius
tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak inşa ettirilmiştir. 1204
yılındaki IV. Haçlı Seferinde geniş çapta tahrip edilen kule, daha sonra
1348 yılında "İsa Kulesi" adıyla yığma taşlar kullanılarak Cenevizliler tarafından Galata
surlarına ek olarak yeniden yapılmıştır. 1348 yılında yeniden yapıldığında
kentin en büyük binası olmuştur.Galata kulesi 1445-1446
yılları arasında yükseltilmiştir. Kule Türklerin eline geçtikten sonra
yenilenmiş ve tamir edilmiştir. 16. yüzyılda Kasımpaşa tersanelerinde
çalıştırılan Hristiyan savaş esirlerinin barınağı olarak kullanılmıştır. Sultan III.
Murat'ın müsaadesiyle burada müneccim Takiyüddin tarafından bir rasathane kurulmuş,
ancak bu rasathane 1579'da kapatılmıştır. 17. yüzyılın ilk yarısında IV.
Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi, Okmeydanı'nda rüzgârları kollayıp uçuş talimleri yaptıktan
sonra, tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını sırtına takarak 1638 yılında
Galata Kulesi'nden Üsküdar-Doğancılara uçmuştur. Bu uçuş Avrupa'da ilgi ile karşılanmış, İngiltere'de
bu uçuşu gösteren gravürler yapılmıştır. 1717'den itibaren kule
yangın gözleme kulesi olarak kullanılmıştır. Yangın, ahalinin duyabilmesi için
büyük bir davul çalınarak haber verilmekteydi. III. Selim döneminde
çıkan bir yangında kulenin büyük bölümü yanmıştır. Onarılan kule 1831 yılında
başka bir yangında yine hasar görmüş ve onarılmıştır. 1875 yılında bir
fırtınada külahı devrilmiştir. 1965'te başlanıp 1967'de bitirilen son onarımla
da kulenin bugünkü görünümü sağlanmıştır. Gelelim neden bu kadar çok
seviyorum Galatayı bana göre bu kulenin güzelliği ise yaşanmışlığına bağlı onca
darbe aldıktan sonra vazgeçmemesi onu eşsiz kılıyor. Tıpkı bizler gibi o da bir
sürü zorluklar karşısında göğüs germek zorunda kalmış ama zamanla hayatından
bir şeyler eksilse de bir yerlerden kendini tamir ederek başlamış hayatına.
Bizimde Galatayı örnek almamız gereken durumlar yok mu sizce de ? İçerisine
döndüğümüzde ise halen günümüzde bir çok turistin ve halkında uğrak yeridir.
Kulenin içinin restoran olması misafirlerin bir şeyler atıştırmaları ve günün
yorgunluğunu atmak için ideal bir yerdir. Gün batımına doğru ise güzel kareler
yakalamanıza ve eşsiz manzarası ile sizi baş başa bırakır.
Yorumlar
Yorum Gönder